SOMA KADER DEĞİLDİR!

SOMA KADER DEĞİLDİR!

13 Mayıs 2014 salı günü tüm Türkiye gibi biz de Manisa’nın Soma ilçesinde bulunan kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle işçilerin içeride mahsur kaldıkları haberi ile sarsıldık! 3 gün süren arama kurtarma çalışmaları sonucu 301 kişinin görev şehidi olduğu katliam niteliğindeki bu facia; Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük, Dünya tarihinin ise 4. büyük maden kazası olarak kayıtlara geçti, Ulusal yas ilan edildi ve tüm ülke olarak yasa büründük. 
 
Tüm ulusumuzu yasa boğan bu unutulmayacak kazanın tarihimize yeni bir “Kara” leke gibi sürülecek olması acıyken; alınmayan tedbirlerin ve ihmalkarlığın sonucunda yine ve yeniden ülkemizde insan hayatının pamuk ipliğine bağlı olduğunu tekrar “Tokat” gibi yüzümüze vurması daha acı verici olmuştur.
 
Yaşanan bu maden katliamının tek ve acı gerçeği aslında şudur: o madende yeterli sağlık koşularına uygun üretim yapılmamasının, çalışanların ve işverenlerin gerekli iş güvenliğiyle ilgili eğitim ve önlemin alınmamasının ulusumuza çok ağıra mal olması ve Türkiye’nin özellikle siyasi alanda dış ülkelerdeki itibarının bir darbe daha almasıdır. İş güvenliği yasası ve Avrupa Birliği müktesebatı, bundan sonraki süreçte de yapılması veya uygulanması gerekenler ille de Avrupa uyum yasalarına imza atmamız gerektiği midir yoksa insana insanca değer verilmesi midir? Tüm bunların masaya yatırılıp iyice değerlendirilmesi gerekmektedir. Emek denilen olay bir çırpıda görmezlikten gelinmemeli ve bunun yaşama aktarıcısı olan insanın, emekçinin hakkı verilmelidir. Artık 21. yüzyıl Türkiye’sinde yaşanmaması için yasa, kanun, yönetmelik gibi gerekli tüm önlem ve tedbirler alınmalıdır. Ama gelin görün ki maden ocağı giriş kapısının üzerinde “Önce İş Güvenliği!” yazısı olmasına rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı veya yeterli alınmadığı bir gerçektir.
 
Basından aldığımız haberler doğrultusunda Soma ile ilgili Enerji Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, Devlet Denetleme Kurulu başta olmak üzere devletin diğer kurumları ile birlikte adli ve idari inceleme ve soruşturma yapmaktadırlar. Umut edilen tek şey; insanın yaşama hakkının, insan haklarının en temel ve birincil ilkesi olduğunu hatırlayarak ve ruh kirliliğinden temizlenip vicdan olarak adlandırdığımız asil sese kulak vererek bir sonuca varılmasıdır. Bu soruşturmalar ve idari incelemelerin neticesinde dürüstçe madende çalışan, çalmayan, çırpmayan; tek hedefi evine ekmek götürmek kaygısındaki emekçinin bundan sonraki süreçte, iş ve can güvenliği olan çalışma şartlarına sahip olması ve evinden her gün ayrılırken helallik almadan ayrılması sağlanmalıdır. 
 
“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, insanların nasıl öldüğüne bakın.” der Albert Camus. Çünkü insanların ölüm şekilleri o ülkenin gelişmişliğini gösteren en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Okur-yazarlık oranı arttıkça; insanların doğal afetlerde ölüm sayısı azalacak, yaşanılan iş kazalarındaki kayıp sayısı belki de bir elin parmak sayısını geçmeyecektir. 
Umut ediyoruz ki sadece maden ocaklarında değil, diğer iş alanlarında ağır şartlarda çalışan tüm emekçi kardeşlerimiz ölüm riskini kabul ettikleri, sustukları, seslerini çıkarmaya korktukları bu makus kaderlerini alaşağı edeceklerdir. Artık bundan sonra yapılacak tek şey yaraların sarılmasıdır. Bunun için de yapılacakların çok iyi belirlenmesi gerekmektedir. Buradaki en ciddi yaralanmalar ruhsal yöndedir. Psikolojik travmaların tedavisi oldukça zor ve uzun solukludur. Bu tedavide devlet kadar bireylere ve sivil toplum örgütlerine çok büyük görevler düşmektedir. Sağlığın emekçileri olarak biz eczacılar bu mücadelede en ön safhada yer alacağız. Bu amaçla üst örgütümüz olan Türk Eczacıları Birliği’nin başlatmış olduğu Soma’ya yardım çağrısına kulak kabartalım ve kayıtsız kalmadan destek olalım. Bu ülkenin sağlık neferleri olan siz meslektaşlarım inanıyorum ki bu görevi en iyi şekilde yerine getireceksiniz.
 
“Geleceğin yüksek ufuklarından doğmaya başlayan güneş, yüzyıllardan beri acı çeken milletlerin talihidir. Bu talihin artık bir daha siyah bulutlara bürünmemesi milletlerin ve onların önderlerinin dikkat ve özgüvenine bağlıdır.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
 
Saygılarımla.
 
 
 
SÜLEYMAN GÜNEŞ
BAŞKAN